Lise sıralarından tıp fakültesine uzandı! 40 yıl önce gelen 2’ncilik Dr. Skull’da yaşıyor
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Gençler arasında müzik yapabilme yeteneği olanlar her zaman bir başka parlamıştır. Gitar çalan arkadaşınız, yaz akşamları kumsalda romantik bir konser vererek hayranlık uyandırmış, bateristler ise rock ve metal severler arasında aranan yüz olmuştur. Türkiye’nin en ünlü müzik yarışmalarından birinde derece almış liseli gençlerin kurduğu grubun, Ankara Fen Lisesi’nde ışıldayan yıldızı, Hacettepe Tıp Fakültesi’nden Türkiye’ye ışık oldu. 1980’li yıllarda, fen lisesi bitirmiş öğrencilerin ya mühendis ya da doktor olması bekleniyordu. Milliyet gazetesi tarafından düzenlenen ‘Milliyet Liselerarası Müzik ve Halk Oyunları Yarışması’na damgasını vuracak 4 fen lisesi öğrencisi genç de, pek çok kişinin beklediği gibi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanmıştı. Beklenen şey gerçekleşmiş de olsa, bunun dünya üzerinde ilk ve tek ünvanına sahip bir grubun temelleri olduğundan kimse haberdar değildi. Müzisyen gençlerin her biri 6 yılın sonunda üniversiteden doktor olarak çıkmıştı. Artık tüm üyeleri doktor olan ilk müzik grubu, 4 müzisyen ve ‘Vehbi’ ile kurulmuştu. Dr. Skull’un hikâyesini kurucuları, 40 yıl sonra her şeyin başladığı yerde, Milliyet.com.tr’ye anlattı.
‘SALONU AYAĞA KALDIRMA HAYALİ’ MİLLİYET’LE GERÇEKLEŞTİ
Müziksever gençlerin bir araya gelerek büyük hayallerle çıktıkları yol onları sonunda ilk ve tek olmaya götürecekti. Ancak yolcuların yolu elbet bir yerde kesişmeliydi. Milliyet’in yarışması belki hayallere giden yolda büyük bir adımdı ama yıldızlar birbirini çok daha önce bulmuştu. Dr. Skull’un davulcusu Alper Yarangümeli, simsiyah gökyüzünde parıldayan ve henüz 15 ila 17 yaşlarında çıktıkları yolu şöyle anlatıyor:
“Ankara Fen Lisesi’nde son sınıftaydım. Davul çalmaya okuduğum Ankara Anadolu Lisesi’nin ortaokulunda başlamıştım. Milliyet Liseler Arası Müzik yarışmasında daha önce de çalmıştım ama bu sene yeni bir grupla katılacaktık. Sınıf arkadaşım Esat Sami Sağol çok iyi bir solistti. Gitaristler, Murat Baştepe ve Murat Ersöz’ü zaten Anadolu Lisesi günlerimden biliyordum. Daha önce de beraber çalmıştık, yetenekli çocuklardı. Basçı Mustafa Erman ise aramıza yeni katılıyordu. Oyalanmadan çalışmalara başladık. Hayalimiz, bu sene gerçek bir rock grubu gibi çalıp bütün salonu ayağa kaldırmaktı. Yarışmanın 1984’deki finallerinde Survivor, Deep Purple ve Scorpions’dan şarkılar çaldık. Mutluyduk, ekibin kimyası tutmuştu. Yakın zaman önce yani yarışmadan 40 yıl sonra açılış şarkımız Eye of the Tiger’ın video kaydı internete düştü ve neredeyse 2 milyona yakın izlenmeyle viral oldu. Video görüntülerinde yaşlarımız 15-17 arasındaydı, ilk şarkı olduğundan çok heyecanlıydık. Teknik sorunlar vardı; izleyip beğenenler, beğenmeyenler oldu. Bizce asıl önemli olan Milliyet yarışmasının grubu bir araya getirmiş olmasıydı ve evet, salonu ayağa kaldırmıştık. Finalde ‘En İyi Erkek Solist’ dalında 2’nci olan Esat daha sonra İstanbul’da tıp okumak için gruptan ayrıldı. Grubun kalan dört üyesiyle müziğe Ankara’da, kendi yaptığımız sert rock şarkılarıyla devam etmek üzere Skull’ı kurduk. Sonraki üç yıl içinde dördümüzün de tıp fakültesine girmesiyle grubun adı artık Dr. Skull olmuştu.”
TÜM ÜYELERİ TIP PROFESÖRÜ OLAN TEK MÜZİK GRUBU
Grubun tüm üyelerinin doktor olması, grubun isminden simgesine kadar pek çok şeyin de gelişmesinde etkili oluyordu. Müzik grubu üyelerinin hepsi nota okuyabilirdi belki ama tıp okumak çok farklıydı. Bir kez kesişen yollar, yıldızlar için bir galaksinin parçası olmak demekti. Binlerce kişinin seyretmeye doyamadığı konserlerin, dinlemekten çok keyif aldığı melodilerin birleşimi, Dr. Skull’u çok daha özel bir yere koymayı gerektiriyordu. Başlarda 15 ila 17 yaşlarında olan gençler ruhlarında dev bir sahne ve yıldız ışığı taşıyordu. Tabii ki onları ‘Dr. Skull’ yapan yalnızca müzik konusundaki ortaklıkları değildi. Artık hepsi isimlerinin başına ‘Dr.’ ünvanı da eklemişti. Hatta hikâye ‘Dr.’ ile de sınırlı kalmadı. Çok sevdikleri ‘Vehbi’nin de yol arkadaşlığıyla onların yıldızı parlamaya devam ediyordu.
Mesela grubun 4 üyesi de Hacettepe Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştu. Dr. Skull’un davulcusu Alper Yarangümeli daha sonra göz hastalıkları ihtisası yaptı. Grubun gitaristlerinden Murat Baştepe, Amerika’da farmakoloji ve moleküler genetik üzerinde uzmanlaştı. Murat Ersöz fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı oldu. Bas gitarist Mustafa Erman yani ‘Musti’ ise dahiliye ihtisası yapıp medikal onkoloji uzmanı oldu. Bugünlerde yıldızlar, kendi alanlarında profesör ünvanıyla çalışmalarını sürdürüyor. Yani Dr. Skull yalnızca ‘Dr.’ da değildi artık. Bu yolculukta Esat Sami Sağol eğitim için gruptan ayrılmış olsa da, gruba daha sonra katılan bir isim Dr. Skull’u yeniden 5 kişilik dev kadro yaptı. Serdar Tuksal, Gazi Üniversitesi’nde başladığı müzik eğitimini Girne Amerikan Üniversitesi Müzik Bölümü’nde tamamlamıştı. Tuksal, halen Kıbrıs’ta müzik yapmaya devam ediyor.
Peki Vehbi, o kim? Alper Yarangümeli şöyle anlatıyor: “Kafatası ya da kurukafanın hard rock ve heavy metal için ikonik bir özelliği var. Biz bu yüzden İngilizce sözlü şarkılar yapmaya başladığımız o ilk zamanlarımızda, kuru kafa ya da kafatası anlamına gelen ‘Skull’ adını çok heyecan verici bulmuştuk. Dr. Skull ise tam bizi tanımlayan isim oldu. Anatomi çalışmak için büyük sınıflardan aldığımız bir kafatası da devamında ‘Vehbi’ adıyla grubun maskotu olmuş ve her konserde punk saçlarıyla davulun üzerindeki yerini almaya başlamıştı.”
25 YIL SONRA İLK VE SON KEZ BİR ARADA
Dünyada ilk ve tek olan 40 yıllık bir hikâyeyi bir yerlere yazmak için de sayfalarca kâğıt gerekiyor olabilir. Anılar ve ‘ilk’lerle dolu yolculukta elbette ‘son’lar da olmuştu. Ancak hem ilk hem de son olan ve Dr. Skull üyeleri için unutulmazlar arasına yazılan bir anı vardı. ‘Dünyanın en ilginç müzik grubu’ için en unutulmayacak olanı ise 2019 Ankara konseriydi. 25 yıl aradan sonra ilk ve son kez 5 yıldız da aynı sahnede parlıyordu. Üstelik bahsi geçen ilk ve son, kapalı gişe bir Dr. Skull konseriydi.
Hatta grup için ‘deja vu’ da olabilecek bazı şeyler o konserde yine yaşanmıştı. Yıllar öncesinden alışkın oldukları teknik aksaklıklar, ilk birkaç şarkıda peşlerini bırakmasa da Dr. Skull üyeleri konseri, “Muhteşem bir seyirciyle muhteşem bir gece oldu. Salonu dolduran bin 500’den fazla kişi, baştan sona tüm şarkıları bizimle birlikte söyledi. Seyircilerin birçoğu o şarkılar yazıldığında henüz doğmamıştı. Bunun bizim için anlamını sözlerle ifade etmek çok zor. Başta, artık hayatta olmayan Çağlan Tekil olmak üzere emeği geçen, o günü paylaştığımız herkese tekrar teşekkür ediyoruz” sözleriyle anlatıyor. Eşsiz konseri merak edenlere yıldızlardan bir ipucu var. Showy Zover konser videosuna YouTube’dan ulaşabilirsiniz.
‘BİR KEZ YAKALANINCA BIRAKMAK ÇOK ZOR VE BULAŞICI’
Yapılan araştırmalar, müzik dinlemenin bir bağımlılık olduğunu ortaya koyuyor. Yolculuk sırasında, çalışırken, kitap okurken, hemen hemen hayatın her anında müzik dinleyen ve müziksiz kalamayan milyonlarca insan var. Peki, binlerce kişi tarafından dinlene şarkılar yapan müzisyenler müzik bağımlılığına yakalanmıyor mu? Cevap, evet! Hatta bu müzik sevgisi nesilden nesile bile aktarılıyor. Dr. Skull üyeleri en çok sevdikleri şarkılarını sıraladıktan sonra, sorunun cevabını da detaylandırarak sözlerini şöyle sonlandırdı:
“En çok dinlenenler arasından en sevdiklerimiz ilk albümden ‘War is Over’, ‘The Gate of Brandenburg’ ve ‘On the Road’; ikinciden ‘Rules for the Fools’, ‘Metal on Metal’ ve ‘Way Home’, üçüncü albümden ise muhtemelen ‘Her şey Yolunda’, ‘Güneşin Sesi’ ve ‘Gökova’ şeklinde sıralanabilir. Grupta herkes müzisyen ve Serdar dışında herkes doktor. Ancak biz hiç hekimlik ve müzisyenliği birbiriyle karıştırmadık. Aksine hayatımızın bu iki yönünü temas ettirmemeye çalıştık. Yani doktor-müzisyen ya da müzisyen-doktor değiliz. Baştepe Amerika’da müzikle uğraşmaya devam ediyor, arada kızı ile ortak işlere imza atıyor. Ersöz, her fırsatta oğlu ve kuzeni ile müzik yapıyor. Alper ise yakın zamana kadar farklı müzikal projelerde yer almayı sürdürdü ve gitarist olan oğlu da bazen ona eşlik ediyor. Hatta Showy Zover konserinde Dr. Skull ile bir şarkıda sahneye bile çıktı. Müziğe bir kez yakalanınca bırakmak çok zor ve çocuklara da bulaşma riski yüksek.”