İsrailli yerleşimciler arasındaki radikallerin, Batı Şeria’daki Filistinli sivillere yönelik saldırılarında bu yıl çarpıcı bir artış oldu.
Birleşmiş Milletler’e göre ayda 100’den fazla olay rapor edildi.
BM 2022 yılının başından bu yana 400 kadar kişinin evlerinden ayrılmak zorunda bırakıldığı uyarısını yaptı.
Şiddet olaylarında arabalar, evler ve dükkanlar ateşe verildi.
Batı Şeria’daki İsrailli yerleşimcilerin sorumlu olduğu şiddet olaylarında ölümler yaşandı.
Kusai Maatan 9 Ağustos böyle bir saldırıda öldürüldü.
19 yaşındaki genç Filistinliyi beyaz atıyla birlikte gösteren poster, Ramallah’ın kuzeydoğusundaki Burka köyündeki küçük bir kavşağa anma amaçlı yerleştirildi.
Kusai’nin büyükbabası Abdul Moneim Maatan sesi titreyerek, “Çok şefkatli bir ruhu vardı. Beni her zaman çok içten bir şekilde selamlardı. Onun yokluğu büyük bir boşluk bırakıyor” diye torununu anlatıyor.
Ailesine göre Kusai, silahlı bir yerleşimci tarafından vurularak öldürüldüğü akşam, arkadaşlarıyla köyün yakınında pikniğe gitmişti.
Köy halkı olay gecesi yaşanan gerilimin çok hızlı tırmandığını anlatıyor ve en az bir yerleşimcinin ateş açtığını anlatıyor.
İsrail’in en yakın müttefiki olan ABD, burada yaşananları eşine rastlanmadık şekilde “Yahudi terörü” olarak nitelendirdi.
İsrail güvenlik güçleri iki İsrailli yerleşimcinin yanında en az beş Filistinliyi gözaltına aldı ve olayla ilgili soruşturmanın devam ettiğini duyurdu.
Adını vermekten çekinen Kusai’nin genç bir akrabası, yerleşimci saldırılarının yaygınlaştığını söylüyor ve “Kimse bir sonraki Kusai’nin kim olacağını bilmiyor” diyor.
Bu kişi Filistin yönetiminin kendilerini koruyamayacağını savunuyor.
İsrail Batı Şeria’nın yüzde 60’ına hakim ve buradaki güvenlik ve inşaat işlerinin yönetimini elinde tutuyor.
Burka köyünün de yer aldığı bölgede tahminen 370 bin Filistinli ve yarım milyon İsrail vatandaşı yaşıyor.
İsrail’de son seçim sonrası kurulan bugüne kadarki en sağcı hükümet, yerleşimci sayısını ikiye katlayarak bir milyona çıkarma niyetini açıkça ilan etti.
Uluslararası toplumun büyük çoğunluğu yerleşimcileri uluslararası hukuka göre yasa dışı olarak görse de İsrail aynı fikirde değil.
Yasa dışı yerleşimleri takip eden Peace Now (Hemen Barış) örgütüne göre, 2023 yılında Batı Şeria’da yeni yerleşim inşalarında tüm zamanların rekoru kırıldı.
Bu yerleşimler genellikle İsrail devletinin resmi izin olmadan, “göz kırparak onayıyla” kuruluyor.
Peace Now’a göre İsrail hükümeti, bu şekilde 15 yerleşime daha onay verdi. Bu hükümetin kilit koltuklarında yasa dışı yerleşimlerden gelen siyasetçiler de yer alıyor.
“Amacımız Filistin devletinin kurulmasını engellemek”
Resmi olduğu intibası veren bir tabela beni, Burka köyünün yukarısındaki zeytinliğe yakın Oz Zion isimli yerleşime götürüyor.
Bu yerleşim, Burka köyünde yaşayan Filistinlilere ait tescilli arazi üzerine inşa edildi.
Beyaz prefabrik binalardan oluşan yerleşimin içinde, burada kalan altı ailenin küçük çocukları için basit bir oyun alanı ve bir koyun ağılı var.
26 yaşındaki iki çocuk babası Yehuda Lieber, “Amacımız İsrail topraklarının tamamına Yahudilerin yerleşmesi. Bu bizim temel hakkımız. Hakkımız kutsal kitapta yazıyor” diyor.
Hükümetteki bazı kişilerin onun bu ideolojisini paylaştığı gerçeği onu cesaretlendiriyor. Burasının da İsrail devleti tarafından meşrulaştırılacağına inanıyor.
“Sağ oylarla seçilen bu hükümetten yerleşimlere dokunulmaması ve yerleşimlerin yönünde bir beklentimiz var” diyor.
Kurulan yeni yerleşimlerin de Filistin’in bir devlet olma stratejisini engellemek amacı taşıdığını gizlemiyor.
Uluslararası destek göre iki devletli çözüm önerisinin uzun vadeli hedefi, Batı Şeria ve Gazze’de başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti yaratmak ve çatışmaları sona erdirmek üzerine kurulu.
Yasa dışı yerleşimde yaşayan Lieber, “Burada ve diğer yerlerde, kurulmakta olan Filistin devletini kimseden izin almadan engelliyoruz” diyor.
İşgal karşıtı gruplar, yerleşimcilerin iktidardaki sağcı koalisyon hükümeti tarafından cesaretlendirildiğini savunuyor ve Filistinlilere ve onların mülklerine yönelik saldırılarının rekor düzeyde arttığını açıklıyor.
İsrail askerlerinin neredeyse her gece yaptığı baskınlar ve Filistinlilerin karşı saldırılar da eklenince, bölgede son 20 yılın en ölümlü yılı yaşanıyor.
Filistin yönetimine göre, çok sayıda sivilin de aralarında olduğu 180’den fazla Filistinli öldürüldü.
İsrail tarafında ise neredeyse tamamı sivil olmak üzere yaklaşık 32 kişi öldürüldü. İsrailli ölümlerinin yaklaşık yarısı Batı Şeria’daydı.
Üst düzey bir İsrail askeri sözcüsü yakın zaman önce yerleşimci saldırılarındaki artışı “milliyetçi terörizm” olarak adlandırdı ve bunun sonucu olarak Filistinlilerin İsraillilere saldırmaya başladığını söyledi.
İsrail devlerinin verilerine göre, geçen yılın aynı dönemine kıyasla bu yılın ilk yedi ayında Filistinlilerin düzenlediği bireysel saldırılarda %15’lik bir artış kaydetti.
İsrail güvenlik güçleri olaylara etkin şekilde müdahale edemedikleri ve bazen de açıkça yerleşimcilerin taciz eylemlerini destekledikleri için eleştiriliyorlar.
BM’nin insani yardım kuruluşu (OCHA), bu yıl yerleşimcilerin can ve mal kaybına yol açtığı 700’den fazla olay kaydedildiğini duyurdu.
Bu, benzer eylemlerin kaydedilmeye başlandığı 2006 yılından bu yana en yüksek seviye anlamına geliyor.
OCHA’nın başkanı Andrea De Domenico, “2021’de günde ortalama bir yerleşimci şiddeti vakasını kaydediyorduk. 2023’te ise günde ortalama üç yerleşimci şiddeti vakası yaşandı.” diyerek durumu özetliyor.
Domenico, Filistinli bedevilerin ve hayvancılık yapan topluluklarının özellikle savunmasız olduğu konusunda uyarıyor.
BM yetkilisi son zamanlarda bölgede üç Filistin topluluğunun evlerini terk ettiğini söylüyor.
Ağustos ayının başında Batı Şeria’daki El Kabun yerleşiminden geriye kalan aileler, daha güvenli yerlere taşınmak için evlerini ve ağıllarını söktüler. Toplam 89 kiş tehdit nedeniyle arazilerinden ayrıldıklarını söylüyor.
Ammar Abu Alia yaşadıkları süreci, “Gece yarısı evimizin önüne geliyorlar, korna çalıyorlardı. Ya da bizi taciz etmeleri için çocukları gönderiyorlardı. Koyunları korkutup onları içeri tıkıyorlar ya da su depomuzu boşaltıyorlardı” diye anlatıyor.
Ammar’ın kız kardeşi Nida Abu Alia da artık nesillerdir yaşadıkları topraklara yakın bir köyde sıkışık bir evde yaşamak zorunda olduğunu anlatıyor.
Dokuz çocuk annesi kadın, evlerinden ayrılmak zorunda kalmalarına yeterince ses çıkarılmadığını düşünüyor:
“İnsanlar buranın C Bölgesi olduğunu söylüyor ama bu doğru değil. Burası Filistin toprağı. Topraklarımızdan edilmemiz büyük bir kayıp. İnsanlar ne olduğunun farkına varmalı. Aksi takdirde çok şey kaybedeceğiz.”
İnsan hakları grupları, yerlerinden olanlar konusunda eğer zorlama tespit edilirse İsrail’in savaş suçu ithamı ile karşı karşıya kalabileceği konusunda uyarıyor.
Yerleşimciler ve onların İsrail hükümetindeki destekçileri, yeni siyasi ortamı faydaya dönüştürmeye çalışıyor.
Yerleşimleri genişletmek, Batı Şeria’da Yahudi varlığını güçlendirmek ve bu bölgenin yapısını değiştirmek için büyük yatırımlar planlanıyor.
Filistin yönetiminin sahada yaşananlara etki edemeyecek kadar zayıf olduğu düşüncesi ve yerleşimcilerin cezadan muaf olduğu hissi Filistinlilerin öfkesini ve kırgınlığını artırıyor.
Burada devam eden gelişmeler yalnızca düşmanlıkları derinleştirmeye yarayacak gibi görünüyor.