Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Ali Emiroğlu, Ankara’da bir grup gazeteciyle sohbet etti, madencilik sektörüyle ilgili şu kritik mesajları verdi:
CARİ AÇIK: Türkiye’nin enerji ve madenlerden kaynaklanan dış ticaret açığı 100 milyar dolar seviyesinde. Madenden kaynaklanan kısmı 60 milyar dolar. Öellikle Türkiye’nin 30 milyar dolar civarında altın ithalatı var, maden cevherleri ve metallerden gelen cari açık da 30 milyar dolar seviyesinde.
BÜYÜK SERVET: Oysa Türkiye, çok büyük bir yeraltı servetine sahip. Bilimsel çalışmalar, Türkiye’nin toplam yeraltı kaynaklarının bugünkü piyasa değerinin 3.5 trilyon doların üzerinde olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu cari açığı kapatabilecek yegâne sektör madenciliktir.
MADENCİLİK İHTİSAS MAHKEMELERİ: Madencilik diğer tüm sektörlerden çok farklı dinamiklere sahip özel bir sektör. Madencilik davalarına bakacak ihtisas mahkemeleri olmadığı için hem dava süreçleri çok uzuyor hem de mahkemeler birbiriyle çelişen kararlara imza atabiliyor. Sektörde ciddi mağduriyetlere neden olan bu problemin çözümü için madencilik konusunda ihtisas mahkemeleri kurulması gerek.
Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Ali Emiroğlu
YATIRIM GÜVENCESİ: Yatırım güvencesinin olmaması, ruhsatlarda iptallerin olması, izinlerin gecikmesi veya reddedilmesi yatırımcıları kaçırıyor. Madencilik sektörü dışında 10-15 sene risk sermayesi ile arama ve yatırım yapıp dönüş bekleyen başka bir sektör yok. Geçmişte 45 bin olan ruhsat sayısı, 15 yıl zarfında 15 binlere kadar indi. Ruhsatların sadece 5 bini arama ruhsatı. Bu da aramalara ayrılan risk sermayesinin çok düştüğünü gösteriyor.
DAHA DA GERİLEYECEK: Bu yılbaşında ruhsat sayılarının daha da gerileyeceğini düşünüyorum. Bu gerilemenin en önemli nedenleri yatırım ortamının iyileşmemesi, çok uzun izin süreçleri ve yüksek ruhsat bedelleri. Ayrıca, dünyanın en yüksek orman arazi izin bellerini ödüyoruz. Dünyaya kıyasla 2 bin katına varan orman izin bedelleri ödüyoruz. Üstelik bu bedeller her yıl yeniden değerleme oranında artmaya devam ediyor. İzin tutarı geçen sene yüzde 122,87 arttı. Örneğin; Kanada’da orman izin bedeli için hektar başına 4 Kanada doları ödenirken, bizde 6-7 bin dolarlar seviyesinde. Madencilik sektörünün önündeki bu sorunlar çözülse cari açığımızın azaltılmasına çok ciddi katkı sağlarız.
ORMAN ALANLARINDA MADEN: ‘Madenciliğin, ormanları katleden bir sektör olduğu’ söyleniyor ama rakamlara baktığınızda bunun gerçekle bir alakası olmadığını görüyorsunuz. Toplam orman alanı içinde madenler için verilen izin miktarı, 3 yıl önce binde 3’tü, şu anda da binde 3,9. Bunun da kazılan bölümü binde 1 civarında. Çünkü bu alanların içinde yollar, enerji hatları ve tesisler var. 2010’da Orman Genel Müdürlüğü tarafından Meclis’e sunulan bir raporda her 100 bin ağaçtan, sadece 1’inin madencilik için kesildiği ifade edilmişti.
AKBELEN’DEKİ OLAYLAR: Oradaki problemler, halkla ilişkilerin doğru yönetilememesinden kaynaklandı diye düşünüyorum. Aslında bu ve buna benzer durumları geçmiş yıllarda da yaşamıştık. Bu noktada doğru bilgilendirme, açık ve şeffaf iletişim en önemli aşama. İnsanlara, ‘gelecekte buraların tekrar ağaçlandırılacağını, zeytinlerin tekrar dikileceğini, mevcut zeytinliklerin kurtarılmaya çalışılarak başka yerlere aktarılacağı’ söylenmeliydi. Bu en başta yapılmalıydı.
DENETLEMEK LAZIM: Soma’dan kamyonla kömür getirip de orada bir termik santrali çalıştırmak maliyet olarak da fiili olarak da mümkün değil. Bu yüzden Akbelen’deki kömürün çıkarılması lazım. Ancak sonrasında rehabilitasyonunun doğru şekilde yapılması lazım, doğru olup olmadığına da mutlaka bakmak, denetlemek lazım. Bütün maden alanlarında, alanın doğru şekilde rehabilite edilip teslim edilmesi son derece önemli.
MADENCİLİKLE İLGİLİ ALGI: Ülkemizde madencilik sektörü, hak etmediği derecede yüksek bir olumsuz algıya sahip. Ancak madencilikte gelişmiş, gelişimini tamamlayan Amerika, Kanada, Avusturalya, Çin, Hindistan, Rusya, Almanya, Fransa gibi dünya ülkelerine bakıldığında madencilik sektörüne ne kadar önem verdiklerini görüyoruz. Onlar yer altında bir gram servetlerini dahi bırakmadılar. Biz de insana ve doğaya saygı duyarak kendi öz kaynaklarımızı doğru kullanmayı ve üretmeyi bilmeliyiz. Sektör olarak, bu sorumluluğu almaya hazırız.
MADENCİLİK KAZALARI: Madencilik dendiği zaman akla ilk gelen konulardan biri de iş sağlığı ve güvenliği. Yüksek riskli statüsünde bir mesleğimiz var. Yeraltı madenciliğinde çalışan arkadaşlarımız tüm mesaisini gün ışığı görmeden tamamlıyor ve dolayısıyla tüm iş süreçlerinde ‘güvenlik’ her zaman başta geliyor. Ancak alınan tüm ilave tedbirler, yapılan düzenlemeler, İSG eğitimleri ve sıklaştırılan denetimlere rağmen halen maden ocaklarında ölümlü kazalar yaşanmaya devam ediyorsa bir şeyler eksik yapılıyor demektir. Ölümlü kazaların hiçbir bahanesi olamaz. Bu, kimsenin sorumluluktan kaçamayacağı kadar önemli bir konu. Hedefimiz ‘sıfır kaza.’ Madencilikteki kazaların her türlüsünün önlenebilir olduğunu düşünüyoruz.
TEK KELİME İLE FACİA: Soma, tek kelime ile faciadır, böyle bir şeyi kabullenmek mümkün değil. Bizler sıfır kaza hedefi ile işletmelerimizde her türlü tedbiri almak, çalışma arkadaşlarımızın iş sağlığı ve güvenliği bilincini yükseltmek ve sürekliliğini sağlamak zorundayız. Denetlemelerde görülen ve düzeltilmesi gereken eksiklikleri hızla tamamlayarak kurallar çerçevesinde güvenli üretim yapmak zorundayız.
ALTIN ÜRETİMİ: Türkiye’de şu anda tespit edilmiş, üretilebilir 1.500 ton altın rezervimiz var. Bunun dışında 4 bin 500 ton da yeraltında keşfedilmeyi bekleyen potansiyel altın rezervine sahibiz. 4 bin 500 ton altının bugünkü piyasa değeri yaklaşık olarak 285 milyar dolar. Bu değeri üretime dönüştürebilmemiz için önce arayıp bulmamız gerek. Bu arama faaliyetleri içinse yaklaşık 13-18 milyar dolarlık bir risk sermayesine ihtiyaç var.
ALTIN MADENLERİNİN YATIRIMCILARI: Şu anda ülkemizde fiili olarak altın üretimi gerçekleştiren 8 şirket var. Altın üretimimizin yaklaşık yarısı yüzde 100 yerli sermayeli 4 şirket tarafından gerçekleştiriliyor. Geriye kalan diğer 4 şirketin 2’sinde de yerli-yabancı ortaklığı var.
BİRÇOK BÖLGEDE ALTIN VAR: Türkiye, bir fay coğrafyasında. İsviçre’den Hindistan’a uzanan ve özellikle altın, gümüş, bakır, çinko, kobalt, nikel bakımından zengin olan Tetis Metalojonik Kuşağı’nın tam ortasında bulunuyoruz. İşte bundan dolayı Türkiye coğrafyasının birçok bölgesinde altın var. Doğanın ülkemize bahşettiği bu zenginliği mutlaka değerlendirmeliyiz.
ALTIN ÜRETİMİ: Türkiye’de altın üretimine 2001 yılında başlandı. Bugüne kadar da (2022 yılı itibarıyla) toplam 452 ton altın üretildi. 2023’te yaklaşık 38 tonluk altın üretimi bekleniyor. Sektörün iki hedefi var. Biri, 15 milyar dolarlık ihracat. İkincisi de yıllık 100 ton altın üretimi hedefine ulaşmak. Ülkemizin bunu gerçekleştirecek potansiyeli var. Maden ihracatımız geçen sene 6,5 milyar dolardı. Bu yıl maalesef biraz azalacak.
İSTİHDAM: Madencilik sektörü olarak 180 bin kişiyi istihdam ediyoruz. Madencilik sektörünün istatistiki açıdan çarpanı 4’tür. Yani madencilik sektöründe çalışan bir kişi diğer sektörlerde dört kişiye iş imkânı açıyor. 15 milyar dolar ihracat, altında da 100 ton üretim hedefimizi gerçekleştirirsek bu istihdamı en az üçe katlarız. Bunun için de izin bekleyen projelerin hızla hayata geçirilmesi gerekiyor.
TORYUM: Ülkemizde MTA ve Eti Maden’in ciddi toryum rezerv keşifleri oldu. Toryum, alternatif bir nükleer malzeme. Kim toryum bulursa bulsun, tüm dünyada devlet üretimini kontrol altına alır, kimseye vermez. Doğrusu da budur. Nükleer madenlerin, mutlak devlet kontrolünde olmasını biz de destekliyoruz.
NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ: Nadir Toprak Elementleri (NTE), gerçekten dünyanın şu an için ekonomisindeki en stratejik madenler. NTE’ler az miktarda kullanımı dahi ürünün kalitesini önemli ölçüde artırıyor. Yüksek teknoloji ürünlerinde kullanım miktarı az olmakla birlikte, birim performansa etkisi çok büyük oluyor. Örneğin, bir cep telefonunda sekiz adet nadir toprak element kullanılıyor. Dünyadaki üretiminin ve kontrolünün yüzde 70’i Çin’de. Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşları NTE üzerinden devam ediyor. Örneğin, Çin çip üretimini kısıyor ya da ürettiği çipleri vermiyor. NTE’ler bütün dünyada herkesin peşinden koştuğu mineraller. Sivrihisar’daki Eti Maden’in sahası, NTE’lerle ilgili zengin bir saha olarak geçiyor. Bulunması ve işletilmesi, ülkemizin geleceği için de çok önemli.